-
1 fırsat kollamak
v. bide one's time, wait for an opportunity, prowl, skulk -
2 fırsat kollamak
to bide one's time, to watch for an opportunity -
3 fırsat
fırsat bu fırsat das kommt wie gerufen;fırsat buldukça bei jeder passenden Gelegenheit;fırsat bulmak (oder düşürmek) die Gelegenheit ergreifen;fırsat düşkünü Opportunist m;fırsatı ganimet bilmek die Gelegenheit beim Schopfe ergreifen;fırsat kollamak (oder gözetmek) eine günstige Gelegenheit abwarten;ilk fırsatta bei erstbester Gelegenheit -
4 kollamak
-
5 fırsat
удо́бный слу́чай* * *удо́бный моме́нт / слу́чай; возмо́жностьfırsat beklemek / aramak — ждать / иска́ть удо́бный слу́чай
fırsat bilmek — воспо́льзоваться слу́чаем
fırsat bu fırsat — са́мый подходя́щий моме́нт
fırsat bulmak — улови́ть удо́бный моме́нт
fırsat düşmek / çıkmak — предста́виться - об удо́бном слу́чае / моме́нте
fırsatı ganimet bilmek — воспо́льзоваться подходя́щим слу́чаем
fırsat kaçırmamak — не упусти́ть удо́бного слу́чая
fırsat kollamak / gözlemek — выжида́ть удо́бный слу́чай
fırsat vermek — предоста́вить возмо́жность
-
6 kollamak
В1) ждать, выжида́тьfırsat kollamak — ждать (выжида́ть) слу́чая
3) наблюда́ть, осма́тривать, следи́ть; изуча́ть (обстановку и т. п.)etrafı kollamak — осмотре́ться, изучи́ть обстано́вку
-
7 kollamak
-i1) ждать, выжида́тьfırsat kollamak — ждать [удо́бного] слу́чая
2) наблюда́ть, следи́ть; высле́живать; высма́тривать3) проявля́ть забо́ту о ком, покрови́тельствовать кому -
8 kollamak
1) gözləmək; fırsat kollamak – fürsət gözləmək; 2) qayğısına qalmaq, qeydinə qalmaqgözləmək, himayə etmək -
9 fırsat
",-tı opportunity, chance; occasion. - aramak to look for a chance, seek an opportunity. - beklemek to wait for an opportunity. - bilmek /ı/ to take advantage of (the circumstances). - bu fırsat. This is my/your/his golden opportunity. - bulmak to find an opportunity. - düşkünü (one) awaiting an opportunity to do someone evil. - düşmek to have an opportunity open up. -ını düşürmek to find a way. -ı ganimet bilmek/saymak to seize the opportunity. - gözlemek to be on the lookout for an opportunity. - her vakit ele geçmez. proverb Opportunity only knocks once. -tan istifade taking advantage of an opportunity. -ı kaçırmak to miss the opportunity. -ı kaçırmamak to take advantage of the opportunity. - kollamak to be on the lookout for an opportunity. - vermek /a/ to give (someone) an opportunity. - yoksulu one who would do evil if he had a chance. " -
10 ενεδρεύω
fırsat kollamak -
11 bide ones time
firsat kollamak -
12 bide one's time
fırsat kollamak, uygun zamanı beklemek* * *(to wait for a good opportunity: I'm just biding my time until he makes a mistake.) uygun zamanını beklemek, fırsatını kollamak -
13 ждать
beklemek* * *врзждать по́езда — tren beklemek
ждать дождя́ — yağmur (yağmasını) beklemek
ждать удо́бного слу́чая — fırsat kollamak
его́ ждёт блестя́щее бу́дущее — onu parlak bir gelecek bekliyor
э́того я от тебя́ не ждал — senden bunu beklemezdim / ummazdım
бу́ду ждать тебя́ ка́ждый день — her gün yolunu bekleyeceğim
••вре́мя не ждёт — zamanın beklemeye tahammülü yoktur
ждать не дожда́ться — dört gözle beklemek; iple çekmek
не заста́вить себя́ ждать — kendini bekletmemek;...makta gecikmemek
-
14 искать
врзиска́ть подде́ржки (у) кого-л. — birinden destek aramak
иска́ть причи́ну чего-л. — bir şeyin nedenini araştırmak
он поко́я не иска́л — rahatını aramıyordu
••ищи́-свищи́ — kodunsa bul
и́щущий худо́жник — arayış içinde olan bir ressam
иска́ть удо́бный слу́чай — fırsat kollamak
-
15 prowl
v. sinsice dolaşmak, fırsat kollamak, kolaçan etmek* * *sinsi sinsi dolaş* * *(to move about stealthily in order to steal, attack, catch etc: Tigers were prowling in the jungle.) sinsi sinsi dolaşmak- prowler- be on the prowl -
16 skulk
v. gizlenmek, kötü niyetle gizlenmek, fırsat kollamak, sinsice dolaşmak, yan çizmek, kaytarmak* * *pusuya yat* * *(to wait about or keep oneself hidden (often for a bad purpose): Someone was skulking in the bushes.) pusuda beklemek; gizlenmek -
17 wait for an opportunity
v. fırsat kollamak -
18 wait for an opportunity
v. fırsat kollamak -
19 guetter
v t1 surveiller pusuda beklemek◊Les soldats guettent l'ennemi. — Askerler düşmanı pusuda bekliyorlar.
◊Elle guette les bruits dans sa maison. — Bayan evinde gürültüleri dinliyor.
2 attendre gözlemek3 menacer tehdit etmek◊La mort le guette. — Ölüm onu tehdit ediyor.
-
20 παραφυλάω
gözetlemek, kollamak, fırsat beklemek
См. также в других словарях:
fırsat kollamak (veya gözlemek) — yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek Sonra fırsat kollamasını biliyordu ve tekme yapıştıracak, çelme takacak zamanı içgüdülerin şaşmazlığıyla seçiyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat beklemek (veya aramak) — en uygun şartı kollamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat sakal altından geçer — fırsatı yakalayabilmek için uygun zamanı kollamak gerekir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
zaman kollamak — 1) bir işin sırasını beklemek 2) uygun bir fırsat beklemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bela aramak — kavga çıkarmak için fırsat kollamak Geceleyin belanı arama, haydi nerden geldinse bas git oraya. E. İ. Benice … Çağatay Osmanlı Sözlük
tilki uykusuna vermek — uyuyormuş gibi yaparak fırsat kollamak Muzafferiyeti sonuna kadar yudum yudum içebilmek için kendimi tilki uykusuna verdim. F. Celâlettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tilki uykusuna yatmak — uyuyormuş gibi yaparak fırsat kollamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözetmek — i 1) Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek Büyük kardeşler küçükleri gözetir. 2) Önem vermek, göz önünde bulundurmak, ayrı tutmak 3) nsz Kollamak, beklemek Fırsat gözetmek. Uygun bir zaman gözetmek. 4) Bir sonuca giderken bütün ayrıntı ve … Çağatay Osmanlı Sözlük